Eğer biz namaz vakitlerini değil de dizi saatlerini dört gözle bekliyorsak…
Eğer Peygamberin çocuklara kaşlarını bile çatmadığını biliyor ama bir yandan çocuğumuzu dövüp sövüyorsak…
Eğer oruç tuttuğumuzda hırçın, kızgın, tahammülsüz oluyor ve çocuğumuza ‘zaten oruçluyum…’ diye başlayan cümleler kuruyorsak…
Eğer çocuğun oyununu bölmemek için secdelerini uzatan Nebi’ye rağmen namazda önümüzden geçti diye çocuğumuzu azarlıyorsak…
Eğer Hz. Ömer’in adaletini anlatırken iki kardeş arasında adil olmayı başaramıyorsak…
Eğer Hz. Osman’ın hayâsından bahsediyor ama ahlaka aykırı görüntüleri televizyonla evimize davet ediyorsak…
Eğer Hz. Ali’nin ilminden övgüyle bahsedip, en son ne zaman kitap okuduğumuzu bile hatırlamıyorsak…
Eğer hatim üstüne hatim yapmamıza rağmen Kur’an’ı anlamak ve yaşamak için hiç gayret sarf etmiyorsak…
Eğer çocukları camiden kovuyor, gerekçe olarak da çocukluk şakımalarını gösteriyorsak bir yerlerde bir hata yapıyoruz demektir.
Hatice Kübra Tongar, çocuklarımıza nasıl bir anlayışla, ne zaman, hangi yöntemlerle, zorlamadan, sevdirerek ve oyunlar oynayarak nasıl din eğitimi vereceğimizi adım adım anlatıyor.
Wij maken gebruik van cookies om onze website te verbeteren, om het verkeer op de website te analyseren, om de website naar behoren te laten werken en voor de koppeling met social media. Door op Ja te klikken, geef je toestemming voor het plaatsen van alle cookies zoals omschreven in onze privacy- en cookieverklaring.