Osmanlı Devleti'nin klasik döneminde devlet yönetiminin kendine has özellikleri vardır. Yönetim yapısı monarşi olmakla birlikte, kanun bilincinin yerleştiği, adaletle muamelenin esas alındığı bir gerçektir. "Osmanlı Tarzı" diyebileceğimiz bürokratik yapılanma, Fatih dönemine kadar geleneksel usuller içerisinde gelişmiş iken, bu dönemden itibaren kanunnamelerle daha sistematik bir hale gelmiştir. Devşirme ve bir nevi lonca sistemiyle bürokraside liyakat esas alınmış, Fatih kanunnamesinde üst bürokrasinin kariyer çizgileri belirlenmiştir. Devlet yönetiminin merkezileşmesine paralel olarak yazışmaları yürüten "Kalemiyye Sınıfı" gelişme göstermiştir. İç ve dış sebeplere bağlı olarak Osmanlı Devleti'nin gerileme sürecine girmesiyle II. Mahmud döneminden itibaren köklü idari reformlara girişilmiş, bürokraside özellikle Tanzimat sonrası batı tarzı düzenlemeler esas alınmıştır. Fakat bu düzenlemeler ekonomik şartlara bakılmadan, reformların eğitim altyapısı oluşmadan yapıldığından olumlu sonuçlar alınamamış, bu arada geleneksel zihniyet de değişmemiştir. Yani bürokratik yapı batıdakilerin kötü bir kopyası seviyesine düştüğünden, istenilen sonucun alınamaması bir yana, neredeyse bir uydulaşma derecesine düşülmüştür. Böyle de olsa bugünkü idari yapılanmanın köklerinin Tanzimat'tan önceki ve sonraki gelenekte aranması gereği açıktır.