Aydın kişi orijinal kültüründen başka bir kültüre yönelip; yöneldiği kültür üzerine yetiştiği zaman artık orijinal olmayan bir kültürün kavramlarına bakmaya başlamış, nesiller (gelip) geçtikçe orijinal kültürün yerine orijinal olmayan kültürü ve o kültürün kavramlarını benimsemeye başlamıştır. Böylece Müslüman aydın, orijinal kültüründen Avrupa düşüncesi olan laik anlayışa uygun olarak din ile devleti birbirinden ayıran bir kültüre evrilmiştir. Osmanlı aydınlarının akıllarında ve benliklerinde bu fikir yerleşince tüm dünyayı Müslüman ve Müslüman olmayan olmak üzere ikiye ayıran bir vatan anlayışının yerini, resmi bir dîni olmayan; toprağı, yüz ölçümü ve nüfusu sınırlı, ırka dayalı bir vatan anlayışı almıştır.
Böyle olmasaydı, yakın tarihte en güçlü Müslüman bir devletin laik bir devlete dönüşeceğini kim (kabul edip) onaylardı. Bu düşünür ve uygulayıcı tipi, laik anlayışı ve hayatın her alanında Avrupa şekli ve kavramıyla, ülkesini İslâm kültürü ile Doğu ortamından, sınırlı bir Türkiye’ye dönüştürmüştür.
Bu Osmanlı aydınının orijinal İslâm kültüründen Avrupa kültürüne giriş şeklindeki gelişimini ve sonra metni ve ruhu ile uygulamasını incelemek, önem vermeye değer bir iştir. İşte bu araştırma bu önem çerçevesinde gerçekleşecektir. Ve bu araştırmanın hedefi de budur.