Allah’ın sırlarını Kur’an açıklar; Kur’an’ın sırlarını Mesnevi. Bu kitap ise Mesnevi’nin sırlarını açıklıyor.
Asırlardır gönüllere, dimağlara, akıllara nurlar saçan, hakikatler öğreten Mesnevi-i Şerif, söz eri ve muhabbet ehli bir arifin himmetiyle kapılarını okura aralıyor.
Kitabın yazarı Ömer Tuğrul İnançer, akılla kalbi harmanlayan, dünle bugünü buluşturan çağdaş mutasavvıflarımızdan. TRT’de yayınlanan programları, söyleşileri ve kitaplarıyla Türk okurunun gönlünde taht kuran yazar, hikmet ve hakikat dolu satırları, Mesnevi’den incilerin yanı sıra divan şiirimizden beyitlerle süslüyor, ayetler ve hadislerle taçlandırıyor.
“Dinle Neyden” kitabı, dinlemeyi bilene, Mesnevi’nin gizemli hikayeleri üstündeki perdeleri aralıyor, tasavvufun inceliklerine dair yol haritaları sunuyor, yolun erkanı ve edebini anlatıyor. Neyzenin “hu” sadasıyla yakıcı bir ateş haline gelen neyden, Allah nidasıyla inleyen kudüme, ölüleri diriltip, padişahı kul eden aşktan, dehrin (geçici âlem) bağından kurtulmak olan gerçek zühde kadar tasavvufi kavramların ve tarikat kültürüne ait unsurların sembolik manalarından dem vuruyor.
Bu kitapla Mesnevi’nin anladığımızı sandığımız beyitleri ve hikayelerindeki katman katman manalar bir bir önümüze seriliyor. Örneğin, “Padişah ve Cariye” hikayesindeki padişahı ruh, cariyeyi nefs ve hekimleri de şeyh ve mürşidler olarak görmeye başlıyoruz. Kitap, Mevlana ve Mesnevi hakkındaki bilgilerimizi tazeliyor ve bunlara yenilerini ekliyor.
Ö. Tuğrul İnançer, kendine has şairane üslubuyla adeta kelimeleri sema ettiriyor, sözü nakış nakış işliyor. Aslında hiç geçmeyen geçmişten beslenerek maneviyat ve edebiyattan marifet ve hakikate uzanan yollar açıyor.
Kitap; okunduğu sırada okuyan ile yazanın iştirâk ettiği bir meclis gibidir. Okuyucu satırlar karşısında, yazar da satırlarının arasında bulunup Hakk dostlarından bahsetmekte şu anda… Hak dostlarından ve bunların en önde gelenlerinden biri olan Hz. Mevlânâ’dan ve O’nun sözleri olan Mesnevî-i Şerîf’ten bahsedilen bir meclisteyiz. Aradan kitabı, satırları kaldırıversek işte karşı karşıyayız. İşte bu meclise de yağan rahmet ve mağfiret yağmurlarından nasipdâr ve hisseyâb olmamız niyâz olunur.
Hz. Mevlânâ buyuruyor ki: “Ey Kâbe etrâfında halka halka saf tutanlar! Ey Allah’a yönelerek O’na secde etmek kasdıyla Kâbe’ye doğru duranlar! Aradan Kâbe’yi kaldırıver o zaman secde istikâmetinizin birbirinize doğru olduğunu, yâni insandan insana doğru olduğunu görmeyecek misiniz?”